Tarih: 01.02.2019 10:25
ADALET ÜSTÜNE
Adalet Arapça bir isim. Türkçe sözlükte; “Yasalarla sahip olunan haklarin herkes tarafindan kullanilmasinin saglanmasi, türe. Hak ve hukuka uygunluk, hakki gözetme. Bu isi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluslari. Herkese kendine uygun düseni, kendi hakki olani verme, dogruluk.”Tarihimizde önemli bilgi kaynaklarimizdan olan Adaletname ve Siyasetname gibi eserlerde adalet: Halkin üzerinden zulmü gidermek, kuvvetlinin zayifi ezmesine meydan vermemek, halkin can ve malini emniyette bulundurmaktir. Yine adalet, hakliya hakkini, suçluya cezasini vermek ya da hak edene hak ettigi kadar vermek. Adalet olan yerde zulüm, zulmün oldugu yerde adalet olmaz.Ibn Miskeveyh(932-1030)’e göre adalet: “Insanda akil, sehvet ve gazap dengesi kurulmasi ile adalet olusur. Sehvet ve gazap akli devre disi birakirsa insan tam bir hayvanlik hâlini, yirticilik hâlini, hak ve hukuka saldirma, onu yok etme hâlini alir. Serefine ve hakkina saldirida suskun kalmasi hâlinde de adaletsizlik olusur. Bu nedenle adalet tam ve bütün bir erdemdir. Adaletsizlik de tam ve bütün bir kötülüktür. Dolayisiyla adalet tam, dogru, orta ve güzel olandir. Bu nedenle insafli ve hakka saygili kimse adaletli kimsedir.”Farabi(870-950)’ye göre iki türlü adalet tanimi vardir. Biri insanin insana karsi yani ferdin adalet anlayisi, digeri devletin yurttaslarina karsi adalet anlayisi. Insanin insana karsi adalet anlayisi, bireyin her hâlükârda baskalarina karsi faziletli davranmasidir. Burada vicdan önemli bir görev üstlenir.Bizce bu anlayisi daha iyi ifade eden Nahl/90 ayetidir: “Süphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayi, yakinlara yardim etmeyi emreder; hayâsizligi, fenalik ve azginligi da yasaklar. O, düsünüp tutasiniz diye size ögüt veriyor.”Bir de devletin kurumlariyla ve zihniyetiyle uygulamasi gereken adalet anlayisi vardir. Devlete göre adalet, yurttaslarin dogal hakki olan güven, servet, seref, rütbe ve diger erdemleri aralarinda paylastirmasi ve güvence altina almasidir. Çünkü yurttaslarin her birisinin hak ettigine esit ölçüde, iyi seylerden payi vardir. Adaletsizlik ise bu faziletlerin az ya da çok olarak pay edilmis olanin elinden alinmasi ya da korunmamasidir. Yapilan her adaletsizlik uygun bir ceza ile karsilik bulmalidir. Adaletsizlik yapana, yaptigi adaletsizlige esit bir kötülükle karsilik verildiginde, adalet saglanmis olur. Adaletsizlik çogu kez ya kamu ya da bireyler adina yapilir.Bu anlayisa örnek sanirim Maide/8 ayeti uygun düsmektedir:“Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlügün taniklari olarak Allah için kollayip gözetleyenler olun! Bir toplulugun çirkinlik ve kötülügü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakinmaya daha uygundur. Allah’tan sakinin. Allah, yaptiklarinizdan haberdardir.”Osmanli Devleti’nde “Kanuni” lakabini ve sifatini alan Sultan Süleyman’dir. Bu, tarihimizde iftihar edecegimiz bir durumdur. Adalet bu kadar önemsenmistir. Sultanlarin “Adalet Köskü” yaptirmalarina neden, divana açilan pencere arkasindan davalar görülürken, davalari dinleyerek otorite sahiplerinin halki adalet adina ezmesini önlemesi ve ülkede adalete olan güveni saglamasiydi.Beylerbeyi Sarayi Mavi Salon tavanina adaletle ilgili naksedilmis 6 beyitlik siiri sizlerle paylasmak istedim.Adalet bir muallâ hânedir kim sehnisînâniHemîse gülsen-i ilhâm u tevfikata nazirdir.Adalet öyle yüce bir yerdir ki, pencereleri her zaman ilham bahçesine ve Allah’in yardimina bakmaktadir.Kulub-i dadhanan adl ile abad olur ancakKi tahkim-i esas-i devlet ol merkezde dairdir.Hâkimlerin, dilek sahiplerinin kalpleri ancak adalet ile senlenir. Ki devletin esas hükmü (karari) o merkezde döner.Bünyan-i hükümet ki adalet temelidirBeytü’s-serefi saltanata hatt-i celidir.Hükumet binasi adaletin temelidir. Saltanatin serefli evi o adaletin yüce çizgisidir. (Uygulandigi yerdir).Mülkü ma’mur kilar ayni bina-yi mersusHükm-i mensus ile ahkâm-i nizam-i mahsus.Birbirine kenetlenmis, birbirine baglanmis saglam yapilar ülkeyi, mülkü nasil mamur kilarsa, ayet ve hadis gibi kesin delillerle tespit edilmis özel hükümler, yaslar ile de nizam ve düzen saglanir.Ahkâm-i adaletdir eden âlemi ma’murAdl olmasa âdem olamaz kevnde mesrur.Insanligi mutlu eden, yücelten adaletin hükümleridir. Eger adalet olmazsa insan bu âlemde mutlu olamaz.Akil denir ol zat ki adl ide hemiseHavf-i Hak ola nefsine endise vü pise.O insana akilli derler ki, nefsinde fikir ve düsüncesinde her zaman Allah korkusu ola.Evet, bu misralarin yazildigi anlayis elbette bir zihniyetin ürünüdür. Rahmetli Prof. Dr. Mustafa Akdag, “Türk Adalet Örgütü gerek Selçuk ogullari Türkiye’si ve gerekse Osmanogullari devri Imparatorluk Türkiye’sinin siyasi hayatindaki saglamlik ve devamliligin belkemigini teskil eder.” demektedir.Koçi Bey(Ö. 1650)’in de Risalesi’nde belirttigi ve uyarilarda bulundugu gibi, Osmanli Devleti tüm çabalarina ragmen adaleti yeterince tesis edemedigi için yikima adim adim yaklasiyordu. 19. yüzyilin ikinci yarisindan itibaren basbakanlar zaman zaman padisahlara verdikleri layihalarda (herhangi bir konuda bir görüsü dile getiren yazilarda) adalet kurumunu kuvvetlendirmek gerektigini belirtiyordu. Basbakan Sait Halim Pasa 1879’da II. Abdülhamid’e söyle yaziyordu: “Devletin gerilemesi, adaletin ve uygulanmasindaki gevseklikten ileri gelmistir. Hiristiyan tebaa arasindaki hosnutsuzluk da ayni sebeptendir… Haricin müdahaleleri de yine adaletsizliktir. Tebaanin hosnutsuzlugunu ortadan kaldirmak adalet ile mümkündür. Mahkemelerin düzenli olarak isler hale getirilmesi ilk yapilacak istir. Hâkimler bilgili ve dogru olmali, mahkemelerde istikrar saglanmalidir.”Sait Halim Pasa layiha vermekle kalmadi, adalet kurumunda ve zihniyetinde reformlar yapti. Hedefi, yargi erkini yürütmenin etkisinden kurtarip bagimsiz duruma getirmek, yabancilarin adalet mekanizmasina olan disaridan müdahalelerini önlemek ve yargi güvencesini saglamaya çalismakti. Bu çirpinislar devlet memurlarinin görevi siyasi etki altinda kötüye kullanmalarina, mahkemelerin bagimsizligini saglamaya yetmedi. Bu uygulamalarin olmamasi için adil bir denetimin olmasi gerekirdi. Oysa mesrutiyet yönetimi olmadan millî sairimiz Mehmet Akif’in Istibdât siirinde ortay koydugu gibi mümkün degildi. Çünkü o dönemde mesrutiyet, hürriyet ve Türk kelimesini telaffuz etmek dahi suç sayilmaktaydi. II. Mesrutiyet (1908) hürriyet, adalet, esitlik ve kardeslik ilkeleriyle kendisini ifade etme firsati buldu. Asirlik Türk devleti üzerine akil yürüten herkes geçmisinden ders almadan simdi ve gelecekte adaleti saglamadan ve adaleti ayakta tutmadan devletin çökmeyecegini düsünüyorsa aklen ve vicdanen büyük hata yapiyor demektir. Aksakalli bilgelerimiz söyle demislerdir: “Devlet küfürle ayakta kalir ancak adaletsizlikle, zulümle ayakta kalamaz.”Beyitlerin tercümesinde Eski Türk Edebiyati hocasi dostum, mesai arkadasim Dr. Müzahir Kiliç’in ve Ögretim Görevlisi Yakup Yasa’nin yardimlarini gördüm. Tesekkür ederim.Daha genis bilgi için su kitaplara bakabilirsiniz. Prof. Dr. Aydin Taneri, Türk Devlet Gelenegi. Farabi, Fusulü’l-Medeni, Ibn Miskeveyh, Ahlaki Olgunlastirma. Halil Inalcik, Adalet Kitabi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —