Ak parti tarafindan düzenlenen siyaset akademisi 17. Dönem dersleri Erzurum dahil 28 ilde basarili ve verimli olarak devam ediyor.Seçmenlerin partiyle bagini kuvvetlendirmek, siyasete yönelik toplumsal ilgiyi artirmak, katilimcilarin tarih, siyasal tarih, ekonomi, dis politika gibi alanlarda uzmanlarca bilgilendirildigi, Türkiye geneline teskilatlar araciligiyla yayginlastirilan 8 hafta sürecek olan siyaset akademisinde dersler teorik ve uygulamali olarak deneyimli siyasetçiler ve akademisyenler tarafindan katilimcilara anlatiliyor.Türkiye nin gündeminde ve tartisilan konulardan biri olan baskalik sistemini ve yeni anayasa ihtiyacini en ince ayrintilariyla Istanbul Medeniyet üniversitesi siyasal Bilgiler fakültesi ögretim üyesi Prof.Dr.Ahmet Nohutçu Erzurum’da anlatti.Katilimcilarin soluksuz dinledigi dersi sizlere aktarmak için Nohutçu’yla yaptigimiz röportaj da baskanlik ve yeni anayasa neden gerekli diye sorduk.PROF. DR. AHMET NOHUTÇU ILE BASKANLIK SISTEMI VE YENI ANAYASA IHTIYACI ÜZERINE YAPTIGIMIZ O RÖPORTAS– Baskanlik Sistemine bakis açiniz nedir?Dünyada çagdas demokratik hukuk devletlerinde farkli hükümet modelleri uygulanmaktadir. Bu çerçevede baskanlik, parlamenter hükümet ya da yari baskanlik modellerinin tamami anayasal hukuk devletleriyle uyumlu hükümet sekilleridir. Binaenaleyh, hükümet modeli tercihi yaparken öncelenmesi ve korunmasi gereken bizzat hükümet sekli olmayip, esas gaye bütün kurum, kural ve süreçleriyle isleyen evrensel çagdas demokratik yönetim düzeyine ulasmak olmalidir. Bir ülkenin devlet gelenegi, tarihsel geçmisi, siyasal kültürü, sosyal dokusu ve bilesenleri, iktidar aliskanliklari, sosyo-ekonomik dinamikleri ve gereksinmeleri gibi temel parametreler göz önünde bulundurularak, hangi hükümet sistemi milli egemenligi tam tecelli ettirecek, yargi bagimsizligi ve tarafsizligini saglayacak, insan hak ve özgürlüklerini koruyacak, çagdas demokratik standartlari konsolide edecekse o sistemin tercih edilmesi ya da o sistemi geçis saglikli ve rasyonel bir karar olacaktir. Bu baglamda baskanlik sistemi parlamenter sisteme göre avantajlari ve üstün taraflari olan daha güçlü bir model olmasi hasebiyle olumlu oldugu kanaatini tasiyorum. Ancak ülkemizin nevi sahsina münhasir hususiyetlerine göre adapte edilmesi noktasinin da gözden kaçirilmamasi gerekliligini özenle vurgulamak isterim– Baskanlik Sistemine neden ihtiyaç duyuldu?Bunun en önemli nedeni daha etkin, güçlü ve istikrarli bir yönetim arayisidir. Parlamenter sistemin en büyük zaaflarindan biri her an koalisyonlara dolayisiyla ülkenin sosyal ve ekonomik huzur ve istikrarini bozacak yönetim zafiyetlerine tesne olmasidir. Parlamenter hükümet sistemini benimseyen 93 yillik Cumhuriyetimizde su an 64. Hükümet döneminde bulunuyoruz. Eger baskanlik sistemi olsaydi su an 24. Hükümet döneminde olacaktik. Ya da baska bir bakis açisiyla 64. Hükümet dönemi Cumhuriyetin 256. Yilinda yani 2179 yilinda kurulmus olacakti. Dolayisiyla halk tarafindan seçilmis baskanlar kendi dönemlerinde Meclis tarafindan görevden alinma ihtimali olmadan kararlilik içinde, etkin ve güçlü bir yönetimle hizmetlerini yapacaklar, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelisimi daha hizli ve saglikli gelisimi saglanabilecektir. Ülkemizin siyasal tarihine baktigimiz zaman hizli atilimlarin, sosyal ve ekonomik gelismenin ivme kazandigi 1950-60 döneminde 10 yilda 5 hükümet, 1983-1991 döneminde 8 yilda 2 hükümet, 2003-2014 döneminde 11 yilda 4 hükümet kurulmustur. Oysa ülkemizin siyasi, ekonomik, idari çalkantilar ve darbogazlara düçar oldugu 1961-1980 döneminde 17 hükümet, 1991-2002 döneminde 10 yilda 11 hükümet kurulmustur. Bu tablo ve veriler, siyasal ve idari istikrar ve kararliligin devlet yönetiminde ne kadar hayati oldugunun bir göstergesidir.– Baskanlik isteminin temel özellikleri, olmazsa olmazlari nedir?Öncelikle Baskanlik sisteminin temel karakteristigi gerçek ve kati kuvvetler ayriligidir. 1715 yilinda “Kanunlarin Ruhu” isimli kitabinda Montesquieu bireylerin hak ve özgürlügünü güvence altina alan demokratik hukuk devletinin varligi için devletin egemenligini kullandigi üç araç olan yasama-yürütme-yargi erklerinin birbirinden kesin ve net olarak ayrilmasi gerekliligini vurgulamistir. Oysa parlamenter hükümet sisteminde yürütme yasamanin içinden çiktigi ve yine yasamanin güvenoyuyla göreve baslayabildigi, üstelik yasamanin iradesiyle görevine son verildigi için yasama ve yürütme etle tirnak gibi kaynasmis olup bu iki erkin gerçek anlamda ayriligi yoktur.Ikinci olarak baskanlik sisteminde yürütme monisttir, yani tek elde toplanmistir. Oysa parlamenter hükümet sistemi, yürütmenin basinda devlet baskani ve bakanlar kurulu oldugu için düalist yapidadir. Bu düalizm özellikle devlet baskaniyla bakanlar kurulunun farkli siyasal görüslerden oldugu durumlarda sistemin kilitlenmesine neden olmaktadir. Ayrica az önce ifade ettigim üzere bu yapi her an koalisyon üretme potansiyeline sahip oldugu için siyasal ve ekonomik istikrarsizliklara da gebedir. Oysa baskanlik sisteminde en çok oy alan kisinin yürütmede olacagi, dolayisiyla devlet ve hükümet baskani tek olacagi için saglam ve istikrarli bir devlet yönetimi tek seçenektir.Üçüncü bir nokta, baskanlik modelinde halk hem yasamayi hem de yürütmeyi bizzat seçtigi için çift mesruiyet bulunmaktadir. Bu anlamda halkin iradesi devlet yönetiminde daha fazla ve dogrudan tecelli etmekte, bu da baskanlik sisteminin gerek milli egemenligin tecellisi gerekse demokrasinin pekistirilmesinde önemli bir çerçeve ve zemin olusturacagini göstermektedir.Dördüncü olarak, sert kuvvetler ayriliginin da bir sonucu olarak baskanlik sisteminde yasalari yapanlarla icra edenler ayni kisiler olamaz. Bu iki islev birbirini tamamlayan nitelikte olmakla birlikte içerik ve kapsam olarak farkli uzmanlik alanlaridirlar. Yasa yapanlar; seçmenlerden, siyasal kurum ve süreçlerden, bürokrasiden, hükümet disi sivil toplum kuruluslardan, medyadan, hatta uluslar arasi kurum ve mekanizmalardan gelen talepleri, sorunlari, konulari toplar, müzakere edip ihtiyaç ve imkanlara göre çözümler bulup kamusal politikalar olarak formüle eder ve nihai olarak yasa ya da norm olarak topluma sunarlar. Yürütme erkinde bulunan icracilar ise, yasamanin belirledigi hukuki normlar çerçevesinde devletin sunacagi egitim, saglik, güvenlik, bayindirlik vb. gibi temel kamu hizmetlerini teknik kural ve usullere göre sunarlar. Iste bu iki alanin ve bunlari ifa edenlerin ayri ellerde olmasi daha rasyonel, profesyonel ve kurumsal bir yapilasma dogurur.– Türkiye’nin Baskanlik Sistemi nasil olmalidir? Yani, A.B.D. deki baskanlik sistemiyle Türkiye’de ki baskanlik sistemi arasindaki fark ne olmalidir?Ülkemiz 36 yildan beri bir gece yarisi fermani diye nitelenebilecek çok büyük açmazlari olan, hukukun evrensel ilkelerine, çagdas demokratik degerlere aykiri darbe anayasasi ve darbe hukuku ile yönetilmektedir. Toplumun tüm kesimlerinin, siyasetin bütün aktörlerinin neredeyse müttefiken uzlastigi yeni bir Anayasa ihtiyacini ülkemizin yüzlerce yil önünü açacak bir firsata dönüstürebilecegimiz çok kritik bir esikte bulunuyoruz. Bu süreci siyasetin dar ve kisir çekismelerine, popülist söylemlere, ideolojik kapris ve komplekslere, statükocu manipülasyonlara, korkulara, kaygilara, sahsi ihtiraslara ve emellere feda ve kurban etmemek hepimiz için son derece kritik tarihsel bir sorumluluk ve misyon olmalidir. Hakeza, yeni anayasanin en önemli konusu olan hükümet modelini de hiçbir sahis, parti, iktidar üzerinden kurgulamamak basarili ve uzun soluklu kurumsal bir devlet idaresi için oksijen kadar elzem ve kaçinilmaz bir parametre olmalidir.Bu çerçevede yeni hükümet sistemi kurgulanirken amaç herhangi bir sistemi empoze etmek ya da adapte etmek olmayip, az önce de ifade ettigim gibi, evrensel demokratik hukuk devletinin tüm kural ve kurumlariyla gerçek anlamda var oldugu, insan hak, onur ve haysiyetinin güvence altina alindigi, yargi bagimsizlik ve tarafsizliginin saglandigi tüm dünyanin örnek ve model olarak kabul edecegi bir anayasal düzen olusturmak olmalidir. Binaenaleyh, kuvvetler ayrimi, tam ve dogrudan millet egemenligi, monist yapidaki yürütmenin basindaki devlet ve hükümet baskaninin halk tarafindan seçilmesinin tek seçenek olmasi nedeniyle demokratik cumhuriyet gibi çagdas kurum, kural, mekanizma ve süreçler parlamenter hükümet sisteminden ziyade baskanlik sisteminde vücut buldugu için baskanlik sistemi bir model olarak alinabilir.Mamafih, ülkemizde uygulanacak bir hükümet sistemi dünyanin herhangi bir ülkesinde uygulanan modelin aynisi asla olamaz ve zaten olmamalidir. Amerika Birlesik Devletleri’nde ortaya çikan baskanlik modelinin de sorunuzda ifade ettiginiz üzere Türkiye’de uygulanmasinda ülkemizin devlet gelenegi, siyasal kültürü, sosyo-ekonomik dinamikleri, jeo-politik özellikleri dikkatle göz önünde bulundurulmalidir. Örnegin:-ABD’de, tarihsel, cografi, demografik ve toplumsal özgün kosullarindan dolayi federal devlet yapisi bulunmaktadir, bizde ise üniter devlet yapisindan ödün verilmesi mümkün degildir.-ABD’de Kongre, yine federal yapinin geregi Senato ve Temsilciler Meclisi olmak üzere çift kanatlidir. Bizde 1876 Kanun-u Esasi ve 1961 Anayasasinda çift meclisli bir yapi öngörülse bile, bu parlamenter faaliyeti yavaslattigi için, tek meclisli olmasi uygun ve rasyonel tercih olacaktir.-ABD’de bugünlerde basindan da takip ettigimiz üzere baskan adaylari ön seçimle belirlenmektedir. Bizde TBMM’de grubu bulunan partilerin önerileri ile birlikte belirli miktarda seçmenin önerisi üzerine bizzat halkin tercihiyle belirlenmesi daha gerçekçi durmaktadir.-ABD’de baskan adaylari delegasyon sistemi de dedigimiz iki dereceli bir seçimle belirlenirken, bizde dogrudan halk tarafindan yani tek dereceli bir seçimle baskanin belirlenmesi daha uygun görünmektedir. Ayrica bu seçimin iki turlu olmasi olasiligi yüksektir.-ABD’de baskan ve Kongre seçimleri farkli zamanlarda yapilmaktadir. Bizde emek ve zaman bakimindan daha ekonomik olacagi için meclis ve baskanin seçimleri es zamanli yapilacaktir.– Parlamenter hükümet siteminin sorunlarindan bahseder misiniz?Ifade ettigim üzere, parlamenter hükümet sisteminde, fonksiyonel ve organik anlamda ayri görünse de, yasama ve yürütme erkleri arasinda uygulamada bir ayrilik olmayip tam bir içe çelik söz konusudur. Bakanlar kurulunu kurmak üzere görevlendirilen parlamentoda en çok milletvekili olan partinin basinda olan milletvekili, yine çogunlukla milletvekillerinden olusan bir bakanlar kurulu listesi hazirlamakta ve ancak parlamentonun onayiyla göreve devam edebilmektedir. Görev sürecinde meclisin denetim yollarina tabi olan bakanlar kurulunun her zaman meclis tarafindan düsürülme riski bulunmaktadir.Aslinda bu isin disaridan görünen yüzüdür. Isin iç yüzü tam tersidir. Basbakan çogunlukla parlamentoda en çok milletvekili olan parti grubunun basinda olmasi hasebiyle, bakanlar kurulundan gelecek tasari ve önerilerin özellikle tek partili iktidarlarda kabul görmeme ihtimali dahi yoktur. Bu anlamda yasama yürütmeden gelen önerileri otomatik olarak onaylayan bir noter makami haline gelmekte, özerkligini ve özgünlügünü kaybetmekte, yürütmeye bagli bir konumda yer almaktadir. Örnegin Türkiye’de Cumhuriyet döneminde yasamanin kabul ettigi kanunlarin %92’si bakanlar kurulu tarafindan tasari halinde sunulmus tekliflerdir. Bu örnek, parlamenter sistemde halkin iradesinin yansidigi kurum olan TBMM’nin temel islevini ve bagimsizligini kaybettiginin, yürütmeye bagimli bir organa dönüstügünün göstergesidir.Ingiltere’de dogdugu ve uygulandigi haliyle klasik parlamenter sistemde sembolik ve törensel yetkileri olan, devletin birligini ve bütünlügünü simgeleyen sorumsuz devlet baskaninin siyasi ve icrai alana karismasi mümkün degildir. Binlerce yillik demokrasi ve hukuk devleti mücadeleleriyle yetkileri budanan kral ya da kraliçeler Ingiltere’de sadece sembolik Taç’i (Crown) temsil edip siyasal ve yönetsel isleyise asla müdahil olmazlar. Ancak, Türkiye gibi parlamenter sistemi adapte eden pek çok ülkede krala tekabül eden devlet baskanlari ya da cumhurbaskanlari çogu kez hiçbir sorumluluklari olmadigi halde çok önemli yetkilerle donatilmislardir. Üstelik ülke siyasetinin çok önemli, etkin ve dominant siyasal aktörlerinde biridirler. Cumhuriyet tarihimizde Fahri Korutürk gibi bir veya iki istisna disinda durum hep böyledir. Yürütmenin basindaki bu ikilik, özellikle devlet baskani ve hükümet kanatlarinin farkli siyasal kanatlardan olmasi halinde ülkenin istikrarini bozan çok ciddi tikanmalar, problemler ve açmazlara nenden olmaktadir.Aslinda, 1982 Anayasasinda devletin yasama, yürütme ve yargi organlarinin olusum ve sekillenmesinde asiri yetkileri ve etkileri olan, ancak buna karsin idari, hukuki, siyasi ve cezai hiçbir sorumlulugu olmayan Cumhurbaskanligi makaminin isbu hukuki ve idari statüsü bile yeni bir anayasa ve revize edilmesi gereken hükümet sistemi için bizatihi yeterli ve gerekli nedendir.Ayrica, parlamenter hükümet sisteminde, parlamentoda hiçbir partinin tek basina üye tam sayisinin salt çogunlugunu, yani yaridan bir fazlasini saglayamamasi halinde tek basina iktidarlar olusamayacak, uzun ömürlü olmayan, belirli tavizlere dayanan koalisyon ya da azinlik hükümetleri kurulacaktir. Parlamenter hükümet sistemiyle yönetilen 93 yillik Cumhuriyetimizde su ana kadar kurulan 64 hükümetin 35’i tek basina iktidar, 15’i koalisyon, 4’ü azinlik, 5’i geçici 2’si ise geçici hükümetlerdir. Darbe dönemlerinde ise askeri talimatla kurulan 3 adet hükümet bulunmaktadir.– Oysa Baskanlik sisteminde koalisyon olmayacaktir, dogru mu?Aynen öyle, baskanlik sisteminde yürütme yasamanin kompozisyonundan bagimsiz bizzat halkin oyuyla sekillendigi için koalisyon olabilmesi teknik olarak mümkün degildir. Bu da, yönetsel istikrar, güçlü irade ve basarili kamu politikalari anlamina gelir. Koalisyon dönemlerinde ortaya çikan sorun, hata ve basarisizliklar taraflarin digerine mahkum olduklari, dolayisiyla karsilikli birbirlerini suçladiklari için sahiplenilmemektedir. Oysa baskanlik sisteminde halkin oyuyla yürütmede olan baskan, vebaliyle sevabiyla idari, hukuki ve siyasal açidan her türlü sorumlulugu üstlenmekte, basarili olmasi halinde bir dönem daha görevine devam etmekte ve bayragi yine halkin iradesiyle seçilen halefine devretmektedir.Aslinda bu nokta baskanlik sisteminin en önemli avantajlarindan birini olusturmaktadir. Çünkü baskanlik sisteminde 4 ya da 5 yillik görev süresiyle baskan en fazla iki defa seçilebilmekte, sonra anayasa geregi bir baska aday göreve gelmekte, parlamenter sistemin en ciddi handikabi olan neredeyse ömür boyunca partinin ya da ülke siyasetini basinda olan lider sultasina engel olmaktadir. Baskanlik sistemine en fazla yapilan elestiriler tam da bu nokta da ortaya çikmaktadir. Çünkü “kazanan her seyi alir” prensibince, kaybeden partinin lideri koltugunu da birakmak zorunda kalmakta, yerine basari potansiyeli olan taze kan tasiyan etkili ve aktif liderlere birakmaktadir. Aslinda siyasete ve yönetime dinamizm ve yenilenme imkani veren bu durum, partileri ile neredeyse bir mülkiyet iliskisi kurmus geleneksel statükocu muhalefet liderlerini kaygilandirmakta, sistemin degismesine karsi tutucu reflekslerle karsi çikmasina neden olmaktadir.– Baskanlik sistemiyle ilgili halkimiz cumhuriyet ya da demokrasinin kazanimlarindan kayiplar olacagi, tek adamliga ya da diktatörlüge geçilecegi, federalizme kayisla ülkenin bölünebilecegi türünde endiseler ve kaygilar dile getirilmektedir. Bu konuda ne söylemek isterseniz?Bu hususta bir takim ideolojik ve siyasi manipülasyonlarin oldugu, yanlis algilarin üretildigi dogrudur. Kisi bilmedigi seyden korkar, kaygi duyar ve bilmediginin düsmanidir.Öncelikle sunu belirtmek gerekir ki; her sistem ya da hükümet modeli uygulayicilari elinde antidemokratik formlara kayabilir, ülkeyi federalizme, diktatörlüge götürebilir.Binaenaleyh, sistemin evrensel çagdas demokratik hukuk devleti kriterlerine göre islemesi, vatandaslarin bu ilke ve degerleri hassasiyetle sahiplenmesi, bilinçlenmesi, bunun için de hak ve özgürlüklerinin anayasalarla güvence altina alinmasiyla mümkündür. Aslinda hep seçkinci ve tepeden inmeci elit zihniyet ve vesayet kurumlariyla anayasalari fermanvari yöntemlerle empoze edilmis ülkemizde, toplumda baskin bir konsensüsle yeni bir anayasa yapma iradesinin belirmesi bile toplumuzun belirli bir demokratik olgunluga eristiginin açik göstergesidir. Bu süreç basarilabildigi takdirde sorunuzda ifade ettiginiz korku ve kaygilarin asilsizligi kendiliginden anlasilacaktir.Yine de belirtmek isterim ki, baskanlik sisteminde ödün verilmeyecek veya geri dönülmeyecek tek husus Cumhuriyetimizdir. Çünkü devlet sekli olarak Ingiltere, Ispanya, Danimarka gibi mesruti monarsi ile yönetilen ülkelerde devlet baskanligi babadan ogla ya da anadan kiza veraseten intikal ederken, Cumhuriyette devlet baskani meclis ya da halk tarafindan seçimle is basina gelir. Yani, su an bizim de tabi oldugumuz parlamenter hükümet sisteminde mesruti monarsi ihtimali varken, devlet baskaninin bizzat halk tarafindan seçilecegi baskanlik sisteminde alternatifsiz tek seçenek Cumhuriyettir. Bu anlamda, baskanlik sistemi Cumhuriyetin ve kazanimlarinin dönüsü olmayan biçimde konsolide edilmesidir.Su hususu açikla beyan etmek isterim ki; hükümet sistemi ile devlet sekilleri birbiriyle asla özdes olmayip, biri digeri için zorunluluk içermemektedir. Örnegin her ikisi de parlamenter hükümet ile yönetilen Ingiltere ve Almanya’yi karsilastiralim: Klasik parlamenter sisteme tabi Ingiltere üniter devlet yapisina sahip olup mesruti monarsi ile yönetilirken, yine parlamenter hükümet sisteminin mevcut oldugu Almanya federal devlet yapisina sahip olup Cumhuriyet ile yönetilmektedir. Ayrica parlamenter hükümetle yönetilen Kanada, Avustralya ve Hindistan gibi ülkeler federal devlet örgütlenmesi mevcutken. Baskanlik sisteminin uygulandigi Meksika, Sili, Peru gibi ülkeler bizim gibi üniter yapidadir.– Dünyada baskanlik sistemi ile yönetilen ülkeler hangileridir?Baskanlik sisteminin en belirgin örnegi Amerika Birlesik Devletleri’dir. Ayrica Venezüella, Arjantin, Brezilya, Yeni Zelanda, Bolivya, Azerbaycan, Endonezya, Dominik Cumhuriyeti, Filipinler, Ekvator, Honduras, Meksika, Peru, Nijerya, Uruguay, Türkmenistan gibi ülkelerde uygulanmaktadir.Bunun yaninda, Fransa, Portekiz, Rusya, Romanya, Ukrayna gibi ülkeler de baskanlik sistemini ile parlamenter hükümetin karmasi niteliginde yari baskanlik sistemi uygulanmaktadir.– Mevcut anayasa da sikintilar oldugunu söylediniz. Olmasi gereken anayasa nasil olmalidir?12 Eylül darbesinin bir ürünü olan 1982 Anayasasi, darbeyi yapan generalin direktifleriyle hazirlanmistir. Anayasada ayni kisinin sahsi için tanimlanan bir Cumhurbaskanligi makamindan baslamak üzere, temel hak ve özgürlükleri kisitlayan, yargi bagimsizligini gölgeleyen, halka hesap vermeyen vesayet kurumlarini önceleyen, demokratik ve hukuk devletinin en temel ilke ve süreçlerini bile ihlal eden pek çok hüküm ve düzenleme içermektedir. 34 yilda 17 kere degismesine ragmen 1982 Anayasasi kendi ifadeleriyle “sözü ve ruhu” ile derin darbe izleri ve antidemokratik bir karakter tasimaktadir.Dolayisiyla, Türk Milleti 21. Yüzyilin basinda ilk kez evrensel demokratik ve hukuki deger ve ilkeleri temel referans alarak kendi siyasal gelenekleri, iktidar algisi, ihtiyaçlari, jeopolitik konumu ve sosyo-ekonomik dinamiklerini de göz önünde bulunduran milli bir Anayasa yapma kavsaginda bulunmaktadir. Yeni anayasanin mümkün mertebe toplumun tüm kesimlerini kapsayacak seffaf ve katilimci bir müzakere, mutabakat ve uzlasi ile hazirlanip kabul edilmesi uzun mesruiyetinin ve uzun soluklu olmasinin olmazsa olmaz sartidir.Yeni Anayasamizin tüm etnik, ideolojik, felsefi, mezhepsel, dinsel vb. tüm sübjektif etmen ve faktörlerden arindirilmis olmalidir. Anayasanin hizla degisen kosullara ayak saglayabilmesi için uzun ve ayrintili olmayip, eski tabirle “efradini cami, agyarini mani”, yani bir Anayasada olmasi gerekli hususlari içerecek kadar kapsamli, ancak kanunlarin ve diger alt düzey normlarin alanina giren konulara yer vermeyecek kadar da kisa, az, öz ve çerçeve olmalidir.Yine de, yeni Anayasa esas itibariyle insan hak, özgürlük, onur ve haysiyeti gibi evrensel degerleri egemen kilan, çagdas demokratik hukuk devletini tüm kurum, kural, süreç ve mekanizmalariyla egemen pekistirecek, yasama-yürütme-yargi erklerinin birbiri üzerine nüfuz edip manipüle etmeyen bir sistem kurgulayip kuvvetler ayriligini ve halkin egemenligini gerçek anlamda hayata geçirecek, milli iradeye ipotek uygulayan hesap vermeyen vesayet kurumlarini bertaraf edecek, milletvekilligini “ismiyle müsemma” kilip milleti gerçekten temsil etmelerini saglayacak seçim sistemlerinin önünü açacak, siyasal sistemin teminati olan yargi bagimsizligi ve tarafsizligini saglayip konsolide edecek bir içerik, kapsam ve karakterde olmasi hayati önem arz etmektedir.– Anayasa hazirliklarindan bahseder misiniz? Sizce yeni anayasa hazirliklari nasil sürüyor?12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra 24. yasama döneminde TBMM’de grubu olan 4 partinin esit temsiliyle olusan ve çalismalarina 19 Ekim 2011 günü baslayan Anayasa Uzlasma Komisyonu, yaklasik 170 civarinda madde kaleme almis, ancak yalniz 59 tanesini mutabakat saglayarak kabul etmis, fakat sonraki maddelerde kirmiz çizgilere takilarak dagilmistir. 1 Kasim 2015 seçimlerinden sonra baslayan 26. yasama döneminde yine büyük bir heyecanla be sefer Anayasa Mutabakat Komisyonu ile toplanmis, ancak maalesef geçen günlerde 16 Subat 2016 tarihinde ana muhalefet partimizin baskanlik sistemine itirazindan dolayi dagilmak zorunda kalmistir.Yeni Anayasanin mümkün mertebe toplumun resmi ve sivil tüm kesim ve aktörlerini kapsayan, katimci ve çogulcu bir yöntemle hazirlanmasi kaçinilmaz zorunluluktur. Ancak yüzde yüz tam mutabakat saglamak esyanin tabiatina aykiri bir durumdur. Yeni Anayasanin müzakere ve mutabakat ile ortaya çikmasi demek asla tüm maddelerinin tüm aktörler tarafindan oybirligi ile kabul edilmesine anlamina gelmez. Binaenaleyh, yeni Anayasa hazirliklari yapan az önce bahsettigim 24 ve 26. yasama dönemi komisyonlarinin en büyük usul hatasi oybirligi ile karar alma yöntemini benimsemeleri olmustur. Bundan sonraki olusacak komisyonlarda izlenmesi gereken yol “salt çogunluk”, yani katilanlarin ya da üye tamsayisinin yarisindan bir fazlasiyla karar alip mutabakat saglanmasi yönteminin kabulü olmalidir. Aksi takdirde, hiçbir basari sansi görünmemektedir.Son olarak, çagdas evrensel demokratik ve insani degerler, hak ve özgürlükler, kuvvetler ayriligi, tüm kural ve kurallari ile isleyen hukuk devleti yargi bagimsizligi gibi temel ilkelerle devlet ve milletimizin milli ve manevi deger ve referanslarini harmanlayarak kaynastiran, mezceden bir Anayasa yapabilmeyi basarabildigimiz takdirde, tüm dünyaya örnek özgün bir devlet ve hükümet modeli de gerçeklestirebilecek potansiyele sahip oldugumuza kati inancimi da açikça izhar etmek isterim.