Türk tarihinin kaderinde çok önemli bir sahsiyet hiç kuskusuz Büyük Selçuklu Sultan Alp Arslan’dir. 20 Ocak 1029 yilinda dogan Sultan 1064 yilinda 35 yasinda iken Büyük Selçuklu tahtina oturur. Bizans Imparatoru Romanos Diogenes’in ordusunu 1071 yilinda Malazgirt Meydan Savasi’nda yenerek tarihimizde büyük bir ün kazanmistir. 1072 yilinda çok genç denecek bir yasta hiçte beklenmeyen aci bir sonla 43 yasinda hayatini kaybetmistir.Sultanin hayatinin aci sonunu Ahmet Bin Mahmut’un kaleme aldigi Zübdetü’t –Tevarih veya diger bir adla Ahbarü’d –Devleti’s – Selçukiyye adli eserinden oldugu gibi aktarmak istedim. Eser Prof. Dr. Erdogan Merçil tarafindan Selçukname adiyla 2011 yilinda yayina hazirlanarak yayinlanmistir.Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra Artuk Bey kumandasindaki kuvvetler Anadolu’ya girmeye hazirlanirken, Sultan Alp Arslan, Karahanli Hükümdari Semsülmülk Nasr Han’in Hârizm ve Tohâristan melikleri olan ogullari ile devamli savas halinde olmasi ve Selçuklulardan toprak almaya çalismasi nedeniyle 200.000 kisilik ordusuyla doguya yönelerek Mâverâünnehir’e hareket etti.“Alparslan’in ordusu Ceyhun nehrini geçtikten sonra sultan bütün Müslümanlarin evlerine, kadin ve çocuklarini yagma etmek için emir verdi. Hiçbirine merhamet etmemelerini ve acimamalarini söyledi. Askerin öncüleri Semsü’l- Mülk’ün vilayetine girdi, ucu Buhara çevresine ulasti. Esya ve mallari yagmalayip Müslüman aile ve çocuklara el uzatip türlü rezillikler yaptilar. Sonra halk Buhara’dan göçüp Semerkant’a kaçtilar. Bütün Salihler (iyi ve günah islemeyen kimseler), ibadet edenler bilginler, vaizler ve zahitler ve halktan zengin ve fakir birçok kimse toplanip bir nice gün oruç tutup namaz kildilar ve ibadetle mesgul oldular. Sultanin ortadan kalkmasi için Allah’a güvenip yalvarip dua ettiler. Sultandan Allah’a sikâyet ve beddua edip üzerindeki kötülük ve zarari kaldirmasi için çagrida bulundular. Sultan askeri ile nehri tamamen geçtigi ve Buhara tarafina yürüdügü zaman o gece bir rüya gördü. Bu rüyada Semsü’l – Mülk üzerine ulasmadan önce bir sahis gelir, bir biçak ile sultani bögründen vurur. Sultan uyanip yattigi yerden aci duyarak kalkar. Sanki bögründe yaranin izi var gibidir. Sonra rüya tabircisini getirip rüyayi açiklattilar. Rüya tabircisi ,‘Bu sefer de yaninizda olan yakininiz ve itibarli bazi adamlariniza zarar gelmesi ihtimali var.’ Dedi. Sultan kuruntulu ve gönlü kaygili oldu.O taraflarda Berzem diye anilan meshur bir kale vardi. O kalenin kumandani Harezm’den Yusuf adinda bir emirdi ve gayet yigitti. Alp Arslan askerin öncüleri o kaleyi kusattilar, sonra zorla aldilar. Yusuf’u tutup sultana geldiler. Yusuf, sultanin önüne durdu. Iki oglan iki yanindan ellerini tutup sultanin emrine bakarlardi. Sonra sultan o sahsin çirkin hareketlerini ve bozukluklarini yüzüne sayip döktü. Sultan, ok ile vurup öldürmek için dört tarafina kazik çakarak Yusuf’un baglanmasini emretti. Yusuf bu durumu görerek ‘Ey korkak, benim gibi bir kimse böyle baglanilarak mi öldürülür? Yoksa senin gibi biri beni nasil katledebilir?’ dedi. Sultan öfkelenerek eline önce yay ve sonra nisan alip, ‘Koyverin.’ Dedi. Yaninda duran oglanlar Yusuf’u biraktilar. Sultan yayi çekip üzerine bir ok atti. Ancak attigi ok Yusuf’a isabet etmedi o zamana kadar sultanin ok atip da hedefine ulasmamasi ve attigi kisiyi vurmamasi olmamisti. Yusuf sultanin üzerine ilerledi. Sultan tahtindan asagi inmek isteyince ayagi sürçüp yüzü üstüne düstü. Yusuf elinde bir biçak ile yetisti ve sultani bögründen vurdu. Sadü’t Devle Gevherayin de orada bulunuyordu. Yusuf’un sultana hamlesini görünce kendisini Yusuf’un üzerine atti. Yusuf Gevherayin’in hamlesini savdi ve onu da birkaç yerinden yaraladi. Ancak çok tesir ve vurdugu biçaklar gövdesinde yer etmedi. Sonra sultani baska bir çadira götürdüler. Yusuf’u arkasindan kovaladilar. Ferras( Saray hizmetlisi) Ermeni, Yusuf’a yetisip bozdogan(topuz, gürz) ile basina vurdu. Vurdugu gibi öldü. Türkler yetisip etrafini aldilar ve parça parça kildilar.Sultan: “Bir düsmanin üzerine gitmeden ve bir sefere karar vermeden önce Allah’tan yardim ve zafer dilerdim. Bu kere askerimin çokluguna itimat ve ordunun büyüklügüne güvendim. Dünkü gün asker gelir iken bir tepenin üzerine çiktim, asagi askerime baktim. Atimin ayagi altindan, askerlerin atlarinin ayaklarinin yerin titredigini duydum. Gönlüme gurur gelip “Bu kadar çok askere sahibim. Benim gibi bir han ve ulu sultan yoktur,” dedim Tamgaç oglunu (Semsü’l Mülük) ve ülkesini ve bütün Mavareünnehr’i alacagima inandim. Günahima yattim. Allah’i unuttum. Basima bunun gibi bir durum geldi ve Allah istegime ulastirmadi.” Dedi. Günahinin söyledigi durum için Allah’tan bagislanmasini istedi. Saltanati Melik Sah’a vasiyet etti.” (Sayfa 113-116).Sultan Alp Arslan yaralarinin acisina daha fazla dayanamadan 4 gün sonra 14 Aralik 1072 yilinda büyük hedeflerini gerçeklestirmeden vefat etti. Sultanin cenazesi Merv’e geri getirilerek babasinin ve amcasinin yanina defnedilir. (Mezari yeri saibelidir.)Hani bir söz var ya: “Magrurlanma Padisahim senden büyük Allah var.” “ Mazlumlarin ahi ve feryadi ta arsa kadar ulasti.” Sadi Sirazi de “Mazlumun âhi arsi titretir,” der.Not: Esir alinan Bizans Imparatoru Romanos Diogenes ile Sultanin iliskisini bir diger yazimda kaleme almayi düsünüyorum.