Tarih: 01.03.2018 10:25
“Kadin” ve “Siddet” kelimelerinin yan yana kullanilmasi siddeti önleyicilikten çok siddete model olusturuyor!
8 Mart Dünya Kadinlar Günü münasebetiyle Türkiye Dil ve Edebiyat Dernegi Erzurum Subesi Kadin Komisyonu bir basin açiklamasi yaparak “kadin” ve “siddet” kelimelerinin her ne amaçla olursa olsun yan yana kullanilmasinin siddeti artirdigina dikkat çekerek, olumsuz kelimelerin sikça kullanilmasi bilinçaltinda olumsuz davranislara referans oldugunu ifade etti.TDED Erzurum Kadin Komisyonu Baskani Çigdem Hopur ve üyelerinin dernek binasinda gerçeklestirdigi açiklamayi Adalet Ömeroglu yapti. TDED Erzurum yönetim kurulu üyesi Adalet Ömeroglu’nun açiklamasi söyle: Yaratilmislarin en üstün özelliklerini tasiyan insan türünün, cinsiyet ayirimindaki erkek taniminin öteki özelligine kadin denilmektedir. “Kadin” kavramini bir cinsiyet tanimi olmanin ötesinde tarihi süreçte farkli cografyalar, toplumsal yapilar ve gelenekler dini-kültürel-sosyolojik-töre gibi yorumlama ve manipülasyonlarla olumsuz ayrimciliga dayandiran anlayis ve güya bu yanlis anlayisa karsi çikis slogani olarak sikça tekrarlanan “Kadina Siddet” kavrami, “kadin” ve siddet” kelimelerini birbirine yapistirarak aslinda kadina her türlü siddeti bilinçaltinda mesrulastirmaya neden olmustur. Hiçbir canli için düsünülemeyecek “siddet” kavraminin, siddete tepki gösterme amaçli olsa bile sikça “kadin” kelimesiyle yan yana kullanilmasi siddetin yalnizca kadina yapilma dogalligi çagrisimini yapmaktadir. Bu kaliplasmis arizali ifadeden kadini kurtarma adina -bilinçlendirmeye yönelik olsa bile- siddet ve kadin kelimelerinin bundan böyle yazili ve görsel medyada, haber ya da dizi programlarinda, afislerde vb. tüm sosyal, akademik, siyasi çalismalarda yan yana kullanilmasina karsiyiz. Sikça kullanilan bu sevimsiz kelime, zayif ve suça meyilli zihinlerde aslinda bu kötü davranisi tekrarlamaya yönelik uyarici etkisi yapmaktadir. Siddet ve zorbalik esasinda kadina degil insana yapilmaktadir. Olumsuz kelimelerin “kadin” kelimesine etiketlenerek kullanilmamasi konusunda kamuoyundan hassasiyet bekliyoruz. Evet, sunu çok iyi modelleyerek ögrendik ki kadina yönelik yapilan siddetin “kadina siddet” tanimiyla anlatilmasi, gündemde tutulmasi siklikla deklare edilmesi bu eylemin siddetini ve tekrarini artirmadan öteye geçmemistir. Gizil ögrenme, en aktif kullandigimiz ve özellikle kontrolü ele alamadigimiz durumlarda istem disi aktiflesen bir ögrenme yöntemi olarak beynin kodlama teknigidir. Kisi baslangiçta sarsici ve üzücü bir durum karsisinda farkinda olmadan karsilasilan olayin semasini kaydeder ve firsatini buldugu sirada yani hislerinin yanilsamasinda referans olarak kullanir. Kadin haklari degil, insani hakedis! Durumun ehemmiyetinin ve anlamsiz ugrasilarin son bulmasi adina, kadini yalniz bir insan kimligiyle tanimlamak yerli yerinde olacaktir. Bu, ne kadin erkek esitligi ne de pozitif ayrimcilik gibi içi bos benzetmeler meselesidir. Bu, insan haklarinin cinsiyet ayirimi olmadan bir insana kullanim esitliginin saglanmasidir. Siddet, kadina degil insana yapilan zulümdür. Sosyal adaletsizlik ayrimciliktan dogar, ayrimcilik ötekilestirmekten. Artik bu tiryakilikten vaz geçme vaktidir. Öyle ki, Islamiyet kadina en üst düzeyde deger veren yüce bir dindir. Kuran-i Kerim’de kadinin bu insanî mücadelesini dile getiren ve sirf bu yüzden nazil olan “Mücadele” suresi vardir. Her yil 8 Mart’ta kutlanan ve Birlesmis Milletler Genel Kurulu tarafindan 16 Aralik 1977 tarihinde “Kadin Haklari ve Uluslararasi Baris Günü” olarak kararlastirilmis ve Birlesmis Milletlere üye ülkelerde “Uluslararasi Kadin Günü” olarak kutlanmaya baslanmistir. Türkiye Dil ve Edebiyat Dernegi Erzurum Subesi olarak, biz de bundan böyle 8 Mart’in “8 Mart Kadinla Baris Günü” olarak adlandirilmasini ve olumsuz içerikli tüm haberlerin yasaklanmasini teklif ediyor, kamuoyuna saygiyla duyuruyoruz.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —