Egitim Bir Sen 2 nolu Sube Baskani Mustafa Karatas, “Ögretmen örselenmemeli, önemsenmeli” dedi.Egitim Bir Sen üyeleri, Millî Egitim Bakanligi’nin, egitimcilerin moral ve motivasyonunu bozacak, yüz yüze bakanlari karsi karsiya getirecek, sayginligini zedeleyecek performans degerlendirme sistemi taslagina iliskin itirazlarini dile getirmek için Milli Egitim Müdürlügü önünde basin açiklamasi yapti. Karatas tarafindan yapilan açiklamada, “Is barisina halel getiren, vicdanlari yaralayan, adalet duygusunu örseleyen mülakatla sözlesmeli ögretmen atama uygulamasina yönelik elestirilerimizi dile getirmek; bazisi ölümle sonuçlanan siddet olaylarini protesto etmek amaciyla bir araya gelmis bulunmaktayiz. Ekim 2017 tarihli Kurum Idari Kurulu Çalisma Raporu’nda “pilot illerde uygulamasi denenmeye baslanilan, ögretmen motivasyonunu olumsuz etkileyecek, çalisma barisini bozacak, kanuni dayanagi olmayan ögretmenlerin performans degerlendirmesi uygulamasina son verilmesi” konusu üzerinde çalisma yapilmasi imza altinda alinmasina ragmen böyle bir taslagin hazirlanmasi, söz konusu çalismanin yapilmadigini, Bakanligin, attigi imzanin geregini yerine getirmekten imtina ettigini göstermektedir” diye konustu. Taslagin bir bütün olarak incelendiginde, egitimin niteligine ve ögretmenin mesleki gelisimine hiçbir katkisinin olmayacagi, aksine kurumsal bütünlügü, mesleki motivasyonu, çalisma barisini ve is birligini zedeleyecegi, ögretmeni meslegine odaklanmak yerine performans puanini yükseltme ve yazili sinava hazirlanma eksenli bir çalisma hayatina yönlendirecegi görüldügünü dile getiren Baskan Karatas, “Performansi ölçmek iddiasiyla ögretmenleri ayristiracak, kurumsal bütünlügü, mesleki dayanismayi, is birligi içinde çalisma güdüsünü zedeleyecek bir uygulamanin egitimin var olan niteligine de bir darbe vuracagi hesaba katilmalidir. Egitimde; ögretmen açigi, mülakatla sözlesmeli ögretmenlik, ek ders esaslarindaki esitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okullarin bütçe sorunu, yabanci dil pilot uygulamasi, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne uygun kurgulanamamasi, teftis sistemindeki dönüsümün tamamlanamamasi ve rehberlik ayaginin ihmal edilmesi, ortaögretime geçiste yeni sürecin soru isaretleri içermesi, alan degisikligi taleplerinin karsilanmamasi, yer degisikligi sürecinde yasanan sorunlar, ögretmene karsi giderek artan siddet gibi, bir an önce yapilmasi gereken çok is, çözüme kavusturulmayi bekleyen onlarca sorun varken, bunlara yenilerini ekleyecek, çalisma barisini bozacak uygulamalarda israr etmek, yönetilmesi zor süreçlere yol açacaktir” diye konustu. Performans degerlendirmesinin hukuki ve kanuni dayanagi yoktur Egitim Bir Sen 2 nolu Sube Baskani Mustafa Karatas, hayata geçirilmek istenen performans degerlendirmesinin hukuki ve kanuni bir dayanagi bulunmadigini dile getirerek açiklamasini söyle sürdürdü; “Aday ögretmenlerin asli ögretmenlige geçis süreci hariç tutulursa, 657 sayili Kanun ve 652 sayili KHK basta olmak üzere, egitim çalisanlarinin statülerini düzenleyen temel düzenlemelerin hiçbiri taslakta yer alan türden bir performans degerlendirmesine imkân tanimamaktadir. Performans degerlendirmesinin, herhangi bir analizin sonucu olmadigi gibi, neye hizmet ettigi de belli degildir Ögretmenin performansinin ölçülmesine neden gerek duyuldugu, kamuoyuyla ve sosyal taraflarla paylasilmadigi gibi performans ölçümünün neye hizmet edecegi de ortaya konulmamistir. Her ne kadar taslak metinde performans degerlendirmesinin amaci, ögretmenin görevindeki gayret, verimlilik ve basarisinin tespit edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin ve egitim ihtiyaçlarinin belirlenmesi ve ödüllendirilmesinin saglanmasi olarak ifade edilmis ise de, taslak ekindeki degerlendirme kriter setinin bu amaci saglamaktan uzak oldugu görülmektedir. Meslege giriste diger kamu görevlerinden farkli olarak KPSS puaninin yaninda alan bilgisi sinavina ve sözlü sinava tabi tutulan, adaylik sürecinin sonunda yazili ve sözlü bir sinava daha tabi tutulan ögretmenin, bütün bu sinav sürecinden sonra hâlâ bilgi ve beceri düzeyinin tespit edilemedigini, bu sebeple her dört yilda bir yeniden yazili sinava ve her yil performans puanlamasina tabi tutulmasi gerektigini iddia etmek, aslinda bütün bu sinav sürecinin gereksizligini ve yersizligini ikrar etmek anlamina gelmektedir. Performans degerlendirmesinde Bakanligin beklentisinin ne oldugunun belirlenmemis olmasi, tutarli ve sürdürülebilir bir degerlendirme sürecini mümkün kilmadigi gibi, görev tanimlari ile hedef tanimlarinin belirlenmemesi ve hedeflerle yeterlilikler arasinda bir baglanti olmamasi, etkin, etkili ve denetlenebilir degerlendirme kistaslarinin ortaya konulmamasi sonucunu dogurmustur. Kamu hizmeti ile kamu görevlileri arasinda hizmet süresince bulunmasi gereken liyakat, güven ve sadakat temelli iliskiyi ölçtügü, puanladigi ve bunlara dayali is ve islemler ürettigi iddia edilen Sicil Sistemi, 2011 yilinda kaldirilmistir. Aradan geçen zaman zarfinda ise ne genel ne de kurumlar bazli ‘bunun yerine ne konulabilir, bir sistem ikame edilmeli mi’ seklinde bir soru ya da ihtiyaç vurgusu ortaya konulmamistir. Motive etmek yerine olan motivasyonu bitirmek ve kamu görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle performans sistemi kurmak, hem yorucu hem de yipratici süreçlere yol açacaktir. Performans degerlendirmesi uygulanabilir bir politika araci degildir Uzun erimli bir süreç olan egitimin kisa vadeli nicel sonuçlarinin yaninda uzun vadeli nitel sonuçlarinin da oldugu bilinen bir gerçektir. Sonuçlari hemen alinamayan bir süreçte, anlik veya kisa vadeli performans ölçümünün mümkün olmadigi görülmektedir. Ögretmenlerin meslekleriyle ilgili konulara ve karar alma süreçlerine dâhil edilmedigi, ögretim sürecinde kullanacaklari içerik, yöntem ve materyalleri seçme ve okul yönetimiyle ilgili kararlara katilma haklarinin olmadigi bir süreçte salt ögretmenlerin performansini ölçmeye kalkmak, performansa olumsuz etki edecek hiçbir haricî faktörün dikkate alinmamasi nedeniyle, egitimin niteliginin artirilmasini saglayacak saglikli ve islevsel sonuçlar üretmeyecektir. Elde edilecek tek sonuç, taslakta yer alan amacin aksine, ögretmenlik meslegini yüksek performans puani almaya ve yazili sinavlarda basarili olmaya indirgemek zorunda birakilan bir ögretmen kitlesi meydana getirmek olacaktir. Esit olmayan sartlarda hizmet verenleri ayni kistaslarla ölçmeye çalismak hakkaniyete aykiridir Saglikli, güvenilir ve nesnel bir degerlendirme için gerekli ortak bir zemin, ögretmenler ve egitim hizmeti sunumu özelinde bulunmamaktadir. Egitim kurumlarinin konumu, bulundugu bölge, il, ilçe, cografi konum ve çevre sartlari, fiziki donanim ve altyapi, ögrenci kitlesi ve ebeveynlerin sosyal, kültürel ve ekonomik konumlari, egitim yönetimi ve diger kurumlarla iliskiler gibi egitime dogrudan etki eden faktörler, ülkenin tamaminda esit bir sekilde dagilmadigindan ortak bir degerlendirme kriteri setinin ortaya konulmasi mümkün görünmemektedir. Buna ragmen performans degerlendirmesi yapmaya kalkmak, esit imkân ve sartlara sahip olmayan kisilerin bireysel çaba ve fedakârliklarinin göz ardi edilecegi, hakkaniyet boyutuyla vicdanlari zedeleyen sonuçlara yol açacaktir. Bakanligin kurumsal performansi sorgulanmadan ögretmenin performansi degerlendirilemez Egitim sisteminin mevcut durumu ve ortaya koydugu sonuçlar açisindan ögretmenin görevini ifasinin tek basina belirleyici bir ölçüt olmadigi bir sistemde, politika üreticilerin ve karar alicilarin hatalarinin sonuçlari nasil degerlendirilecektir? Performansa etkisi kabul edilecek midir? Bu husus tartisma konusu yapilmaksizin ögretmenlerin performansini ölçmeye kalkmak, müsebbibi olmadiklari sorunlara iliskin sorularin cevabini ögretmenlerde aramak anlamina gelecektir. Ögretmenlere mesleklerini ifada neredeyse hiçbir özerkligin taninmadigi, egitim hizmetinin sunumunda ögretmenin karar alma mekanizmasindan dislandigi, sadece verili görevleri ifasinin istenildigi bir ortamda ögretmenlerin olusturulmasinda yer almadiklari kararlarin öngörülebilir sonuçlarindan dahi sorumlu tutularak degerlendirilmeleri kabul edilemez. Egitimin öznelerine deginmeyen performans degerlendirmesi puan toplamaktan baska bir amaca hizmet etmez Ögretmenlere özgü bir performans sistemi olusturma gayreti, egitimin insan-insan temali bir iliski ve iletisim hizmet alani, insani insa etme zemini oldugu gerçegini iskalamayi beraberinde getirir. Bu konu, sosyal, siyasal ve ekonomik risklerin yaninda egitimin insan-hikmet temasini saglama niteligini göz ardi etmekle sonuçlanacak daha tehlikeli ve daha uzun erimli etkileri de ardil alan olarak bünyesinde barindirmaktadir. Hâlihazirda Ögretmen atama ve yer degistirme yönetmeligi çerçevesinde yapilan performans degerlendirmelerine iliskin mahkeme kararlarinda, somut bilgi ve belgeye dayanmayan degerlendirme puanlarinin hukuki denetime elverisli olmadigi için hukuken korunmayacagi hususu sik sik vurgulanmistir. Idari yargi mercileri, hukuki denetime elverisli bir degerlendirme süreci konusunda israrci olmakta, bunun yaninda olumsuz degerlendirmelere yol açan nedenlerin ve bu olumsuzluklarin hizmete etkisinin ortaya konulmasini özellikle aramaktadir. Buna ragmen performans degerlendirme taslaginda hukuki denetime elverisli bir degerlendirme setine yer verilmemis, mahkemelerce aranan kriterleri cevaplayacak tarzda bir degerlendirme süreci öngörülmemistir. Taslagin bu sekliyle yürürlüge konulmasi hâlinde dava konusu edilen her degerlendirmenin idari yargi mercilerinden dönecegi, bunun da süreci islemez ve islevsiz kilacagina süphe yoktur. Performans degerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz israr, hatalara ve magduriyetlere sebep olacaktir Bakanligin aceleci ve plansiz bir tavirla, hukuki ve kanuni dayanagi olmayan performans degerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz israri, hatalara ve magduriyetlere yol açacaktir. Esit olmayan sartlarda hizmet veren ögretmenlerin yine esit olmayan sartlara sahip degerlendiriciler tarafindan esit olmayan bir puanlamaya tabi tutulacagi bir süreç bizi beklemektedir. Ögretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sirasi baglaminda oldukça fazla sayida sinava tabi tutulmasi karsisinda, performans degerlendirme eksenli her dört yilda bir yazili sinav seklinde yeni bir sinav türünün öngörülmesiyle birlikte, ögrencilerini hem hayata hem de sinavlara hazirlama hizmetlerini yürütmesi gereken ögretmenler kendi kariyerlerine yönelik sinavlara hazirlanmak seklinde bir egilime zorlanacaktir. Taslak ekinde yer alan cetvellerdeki gösterge ölçütleri ve degerlendirme alanlari incelendiginde, belgelendirilmesi mümkün olmayan kisisel görüse göre sekillenecek, soyut, subjektif ve öznel ölçütler oldugu görülmektedir. Bu hâliyle bu degerlendirmelerin ölçülebilir ve denetlenebilir olmayacagi ve suistimallere kapi aralayacagi açiktir. Kisa vadeli sonuçlar ve nispeten ölçülebilir veya matematiksel puanlamaya dökülebilen sorular üzerinden ögretmenin performansini ölçmek, bütün bir egitim sistemini puan hesaplamaya indirgemek ve insan yetistirmeyi egitimin gündeminden çikarmak anlamina gelmektedir. Mülakatla atamadan da sözlesmeli ögretmenlikten de vazgeçilmelidir Verdigimiz mücadele sonucu 2011 yilinda kaldirilan sözlesmeli ögretmenlik uygulamasina 2016’da 668 sayili KHK ile tekrar geçilmistir. Ayni isi yapmalarina ragmen sözlesmeli ögretmenlerle diger meslektaslari arasinda birçok fark var. Sözlesmeli ögretmen, esi ögretmen olmadigi durumda dahi es durumu nedeniyle bir araya gelemiyor, es ile is arasinda bir tercih yapmak zorunda birakiliyor. Bu durum, aile bütünlügüne iliskin anayasal temel hakkin ihlalidir. Zorunlu hizmet, sözlesmeli ögretmenlik vb. cebri uygulamalardan istenilen sonucun alinamadigi ve bunlarin yeni sorun alanlari haline geldigi bilinmektedir. Tek basina sözlesmeli ögretmenlik uygulamasi çok ciddi bir sorun iken, atamalarin mülakatla yapilmasi, yapilan mülakatlar çerçevesinde adaylarin kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir sekilde izah edilmemesi, birçok yazili sinavdan geçen ögretmen adaylarinin farkli komisyonlarca bir kaç dakikalik mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadir. Farkli istihdam modellerinden vazgeçilmelidir. Bakanlik, ögretmenler arasinda fark olusturan ve ögretmenlerin özlük haklarinda sorunlara neden olan sözlesmeli ögretmenlik uygulamasi yerine, dezavantajli bölgelerde çalisacak ögretmenleri tesvik edecek bir mekanizma gelistirmelidir. Siddetin önlenmesi için ivedilikle tedbir alinmalidir Egitimcilerin terörün, hain darbe girisiminin ve siddetin hedefi olmasi egitim camiasini umutsuzluga düsürmeye baslamistir. Hain darbe girisimi aramizdan Yusuf Elitas’i aldi, teröristler mesleki hayatinin henüz baslarinda Aybüke Yalçin ve Necmettin Yilmaz’i hedef aldi, siddet ise basta Ayhan Kökmen olmak üzere birçok ögretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile birakti. Igdir’da Yücel Düzci ögretmenimiz, saldiriya ugrayan ögrencilerini korurken, gözü dönmüs kisilerin siddetine maruz kaldi. Son olarak, Patnos’un Aktepe köyündeki Yatili Bölge Okulu Müdürü Yusuf Varol, bir ögrencinin kardesi tarafindan sirtindan biçaklandi. Siddetin aileden sokaga ve çalisma ortamina kadar hayatin her alaninda gözleniyor olusu, sagliksiz bir gidisati isaret etmektedir. Ögretmenlerin emegini yok sayan, itibarini örseleyen, egitimdeki etki alanini daraltan, egitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüstüren, bu meslegi her türlü haksizliga ve saldiriya açik hâle getiren yaklasimlar, politikalar bugün geldigimiz noktanin sebebidir. Yasanan mesleki erozyon ögretmeni savunmasiz birakmis, saldirilara açik hâle getirmistir. Topluma verdiklerine ters orantili olarak yeteri kadar magdur edilen ögretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz birakilmamalidir. Öncelikle MEB, misyonuyla yakistiramadigimiz ve anlasilmaz bir sekilde her defasinda ögretmeni zora sokan, magdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onlari en etkili ve güven verici tarzda korumalidir. Ögretmen yetistirmedeki yanlis politikalar, istihdam sürecindeki zorluklar ve haksizliklar, ögretmen açigi, sözlesmeli ögretmenlik sorunu, Alo 147 garabeti, istihdamda güçlük çekilen bölgelerdeki mahrumiyetler, is güvencesi açisindan yasanan kaygilar, egitimin öznesi ögretmenlerimizin siddetin nesnesi hâline getirilmesi gibi olumsuzluklar ve devam eden sorunlar, egitimin niteliginin artirilmasina engel teskil etmekte, ögretmenlik mesleginin sayginligina gölge düsürmektedir. Egitim-Bir-Sen olarak, performans degerlendirmesi basta olmak üzere, ögretmenlik meslegini degersizlestiren ve egitimin sorunlarini derinlestiren uygulamalara karsi sonuna kadar mücadele edecegiz.”