Orhan YILDIRIM


MAVİ BEYAZ FEYYAZ

MAVİ BEYAZ FEYYAZ


 

Ayaz Paşa’dan Gâvurboğan’a yürürken Narmanlı Camii’nin bahçesindeki kalabalık dikkatimi çekti. Camiye yaklaştıkça içimdeki sevincin yerine sebepsiz bir acı saplandı. Cami bahçesindeki sessiz kalabalıktan çoğunu tanıyordum. Öğle namazının okunmasına az bir zaman vardı. Ortak bir tanıdık ölmüş olmalıydı. Musallanın üzerindeki tabuttan ziyade, tabutun üzerindeki Erzurumspor’un mavi beyaz flaması dikkatimi çekti. Fanatik bir taraftar değildim. Ama ölenin kimliğini öğrenmek içimdeki tarifsiz acıyı hafifletebilir ya da katmerleştirebilirdi. Spor basınından Vedat Ağabey, Mahir Ağabey, Orkun, Naci, Nurullah, DHA Bölge Temsilcisi Kadir Ağabey, Öztürk Ağabey ile Erzurumspor’un efsane başkanlarından Cemal Polat, kulüp başkanı ile yöneticilerini de fark ettim. Tabutu uzaktan gören ihata duvarının kenarında sessizce sigarasını içmekte olan Bedo Ağabey’in yanına yaklaşıp,  “Ağabey başın sağ olsun. Ölen kim tanıyor muyum?” diye sordum. Bedo Ağabey, kasketinin siperini alnının üzerinden geri iterek,  “Mavi Beyaz Feyyaz’ı kaybettik.” Bir an zaman durdu, her şey anlamını kaybetti. Yanlış işittim galiba. “Ağabey ciddi misin?” diye bildim. Bedo Ağabey emekli gazeteciydi. Meslek hayatının tamamı Erzurumspor’u takiple geçmişti. Oyuncuları, yöneticileri, taraftarları, efsaneleri, kulisleri çok bilirdi. “Ağır bir hareketle sanki musalladaki ölüyü rahatsız etmemek için sigarasından nefes çekti. Ciğerlerinde dolaştırıp, ardından öksürükle birlikte dumanı usulca bıraktı. “Allah rahmet eylesin, iyi bir radikaldi, iyi bir taraftardı. Erzurum, Erzurumspor bir değerini kaybetti.” Diyebildi. Namazla aram iyi değildi. Ama bu sefer Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey’e son görevimi yerine getirmek, cenaze namazını kılmak için şadırvana gidip abdest aldım. Temmuz sıcağında şadırvandan buz gibi su akıyordu. Taş duvarların serinliğinde caminin içinden hafiften okunan Kur’an sesi geliyordu.

Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey, yıllar önce mahalleden ağabeyimizdi. Topçuoğlu Mahallesi Çamurlu Sokak’taki evlerimiz yan yanaydı. Sonradan Yenişehir’de satın aldıkları yeni eve taşınmışlardı. Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey, erkek kuaförüydü. İşyerinin duvarlarında Erzurumspor’un posterleri, lig fikstürü ve mavi beyaz flamalar asılıydı. Beyaz kunduranın üzerine mavi pantolon giyinirdi. Yine beyaz gömleğinin üzerine mavi ceket giymeyi severdi. Mavi beyaz tesbihi ve çift başlı kartal figürlü mavi beyaz yüzüğü ile yaşayan efsane olmuştu. Zayıftı. Kısa boyluydu, çökük avurtlu, gırtlağındaki belirgin adem elması uzun boynuna farklı bir güzellik katıyordu.

Doğuştan bir gözü kördü. Kışın gittiği bir maçta şiddetli soğuk almıştı. Doktora gitmekte ihmalkâr davranmış ve akut bronşit olmuştu. Hastalığına rağmen Erzurumspor’un hiçbir maçını kaçırmamıştı. 2011 Üniversitelerarası Kış Oyunları’nın ardından ismi Kâzım Karabekir’e çevrilen Cemal Gürsel Stadyumu’nda az mı galibiyetlerin, bir üst lige çıkmanın sevinç ve mağlubiyetlerin üzüntüsünü yaşamıştı.

Öğle ezanı okundu. Bahçedeki cemaat camiye girdi. Az bir topluluk cami bahçesinde tabutun çevresinde toplandı. “Evlilik benim harcım değil” diyerek evlenmemişti. Hep bekâr, tek tabanca takılmıştı. Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey’in yakınları tabut üzerindeki flamaya donuk gözlerle bakıyordu. Geride eş, çocuk bırakmamıştı ama lig şampiyonu olmuş bir takım sevdası bırakmıştı Mavi Beyaz Feyyaz.

Yanıma Behçet geldi. Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey ile ortak dostumuzdu. Behçet, Gürcükapı Taraftar Grubu’ndandı. Bir çok deplasmana birlikte gitmiştik. Sesinde kırgınlık vardı. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Cenaze namazı öncelerinde adet olduğu üzere ölenle ilgili güzel, ilginç hatıralar dile getirilir. Behçet’te derin bir nefes aldıktan sonra, ”Feyyaz Ağabey gibisi bir daha dünyaya gelmez. Ula Müslüman bir takım bu kadar mı  çok karşılıksız sevilir.” Bedo Ağabey, “Müstesnaydı. Onun gibisi bir daha doğmaz” karşılığını verdi. Behçet, “Mübarek sanki öleceğini biliyordu, ayan olmuş gibi daha geçen hafta taraftarlar derneğinden çıkışta, “Oğlum,  senden önce ölürsem tabumu mavi beyaza boyatın. Bu şehrin göğü mavi, kefenim beyaz. Bak gördün mü Behçet hayatta ölüm de mavi beyaz.” Demişti. “La oğlum tövbe de çarpılırsın. Güzel şeylerden konuşalım. Ölüm bizden uzakta.” Demiştim.

“Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey’in sevinci, mutluluğu varlığının nedeni Erzurumspor’du. Erzurumspor ve mavi beyazlı forma merhumun yahu daha düne kadar yaşıyordu. Bugün merhum diyoruz. Boş dünya. Süper ligde Erzurumspor’un şampiyonluğunu göremeden dünyadan, aramızdan gözü açık gitti Feyyaz Ağabey, mekânı cennet olsun.”

Yanımıza Pusula gazetesinin yazı işleri müdürü Cihat geldi. Mavi Beyaz Feyyaz’ın az mı haberini yapmışlardı. Uzaktan sanki birisinin gelişini takip ediyormuş gibi Cihat konuşmaya başladı. Bedo Ağabey, “Bir gün İstanbulspor’la Cemal Gürsel’de maç yapıyoruz. İstanbulspor o günkü kadrosuyla efsane. Maç başlar başlamaz İstanbulspor oyuncular başladılar bize bir, iki, üç, dört derken beş gol atmaya. Tribünler, şeref tribünü, hepimiz şoktayız. Bu sırada basın tribünün yanındaki koltuğundan kalkmış gür sesiyle Mavi Beyaz Feyyaz, İstanbulspor’lu futbolculara,  “Yeter ulan! Buldunuz fakir takımı atabildiğiniz kadar gol atıyorsunuz. Allah’tan korkun. Karşınızdaki Ermeni değil. Erzurumspor oğlum, Erzurumspor” demişti.

Hepimiz sustuk. Musalladaki tabuta bakışlarımızı çevirdik. Öğle namazı bitti. Tesbihten önce cemaat yavaş yavaş camiden çıkıp, musallanın önünde saf tutmaya başladı. “Biliyor musunuz, Feyyaz Ağabey’in soy ismi Polat’tı. Mahkeme kararıyla soyadını Mavi Beyaz olarak değiştirmişti. Bir gün Ankara deplasmanından dönerken Yozgat’ta yemek molası vermiştik. Mola bitmiş otobüse binmiştik yola devam ediyorduk bir baktık ki yanımızda ticari bir taksi bize selektör yapıyor, klakson çalıyor. Taksi hızla otobüsün yanından geçip önümüze aniden direksiyon kırdı. Flaşörleri yakın önümüzde durdu. Biz endişe ve merak içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışırken, taksiden Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey indi. Taraftarları taşıyan bizim otobüste taksinin arkasında durdu. Allah rahmet eylesin Feyyaz Ağabey, “Kaptan’a ve bizlere hitaben o coşkulu sesiyle, “Tuvalette beni unuttunuz. Unutulacak adam mıyım ben ha” demişti. Nasıl da gülmüştük o gün.”

“Er kişi niyetine” nidasıyla saftaki yerimizi aldık. Cenaze namazını kıldıracak olan cami hocası da Erzurumspor’un sıkı bir taraftarıydı. O da Mavi Beyaz Feyyaz’ı tanıyordu. “Allah’u Ekber” deyip namaza durduk. Gökyüzünde leke şeklinde bir tane bulut yoktu. Sıcaktı. Cenazeyi sıcakla fazla bekletmeme adına hoca, Mavi Beyaz Feyyaz Ağabey’i ebediyete uğurlamak üzere olduğumuzu varsa haklarımızı helal etmemizi istedi. “Ey cemaat musallada yatmakta olan Mavi Beyaz Feyyaz Ağabeyimize ahirete taalluk etmekte olan haklarınızı helal ediyor musunuz?” diye sordu. Cemaat hep bir ağızdan “mavi beyaz” dedi. Hoca tekrar, “Ey cemaat biliyorum merhumu çok seviyordunuz. Hepimiz Feyyaz Ağabeyimizi çok seviyorduk. Müstesna bir şahsiyetti. Bu dünyadaki vazifesini tamamladı. İlahi davete uyarak aramızdan hoş bir seda bırakarak ayrıldı. Bu işin şakası yok tekrar soruyorum, “Ey cemaat musallada yatmakta olan Mavi Beyaz Feyyaz Ağabeyimize ahirete taalluk etmekte olan haklarınızı helal ediyor musunuz?” Küçük bir sessizliğin ardından cemaat tek yürek, yüksek sesle, “Mavi Beyaz” dedi. Hoca, “Cemaat son kez soruyorum Feyyaz Ağabeyimize son görevimizi yerine getirmek için buradayız. Bu kardeşimize, ağabeyimize, Mavi Beyaz Feyyaz’a haklarınızı helal ediyor musunuz? “ Cemaat hep bir ağızdan “Helal olsun” karşılığını verdi.

Abdurrahman Gazi Mezarlığı’na cenaze defni için ya da yakınlarının kabir ziyareti için gidenler mezarlığın giriş kapısı karşısındaki şadırvanın sol üst köşesindeki mavi beyaz mezar taşını görebilirler.

                                                       SON