Cumhuriyetin kurulmasından çok değil 4 yıl geçmiş olmasına rağmen münevverler eline kalem alıp cumhuriyetin fazileti üzerine yazılar kaleme alırlar. Köprülüzade Mehmet Fuat 29 Ekim 1927 tarihinde “Cumhuriyetimizin Yıldönümü” başlıklı yazısını yayınlar. (Hocamız, soyadı kanunundan sonra Köprülü soyadını aldı.)
Köprülü hocamızın Demokrasi Yolunda, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Türk Tarihinin Ana Hatları, Türk Edebiyatı Tarihi, İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ile Vakıf Müessesesi, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar gibi çok değerli telif eserleri vardır. Yine Wilhelm Barthold’un İslam Medeniyeti Tarihi’ni çevirmiş ve tenkitli yayınlamıştır.
Onun Cumhuriyet, tarih terbiyesi ve Türk gençliğine bakışını bu yazısında yakından görmekteyiz:
“Dört seneden beri büyük kurtarıcının gösterdiği hedefe doğru ve onun çizdiği yol üzerinde sarsılmaz bir azim ve iman ile yürüyen Türk Gençliği, böyle yıl dönümlerinde, bir taraftan mâziye, bir diğer taraftan geleceğe bakarak, kendisiyle hesaplaşmak ihtiyacındadır.”
Köprülü hoca ferdin ve milletlerin tarih terbiyesi ancak geçmiş ve geleceğin vicdani bir muhasebesi ile hesaplaşmalardan sonra oluşacağını ileri sürer.
Köprülüzade, çok kısa zamanda Türk milletinin maddeten ve manen ne muazzam bir inkılap geçirdiği görüşündedir.
“ Orta çağdan kalan hilafet ve saltanat müesseseleriyle onun asırlarca dayanağa olan medrese ve tekkenin varlığının ortadan kaldırılması, devletin “teokratik” simasını değiştirerek yasama gücünü orta çağ müesseselerden bağımsız bir şekilde istediği gibi kullanmaya başlaması, taassup ve irticanın adeta sığındığı son kalesi sayılabileceğimiz fes ve sarığın ortadan kaldırılması, bütün bunlara ilaveten iktisadi ve mali sahalarda ve bilhassa eğitim ve bayındırlıkta yapılan çok mühim işler, Türk milletinin dört seneden beri medeniyet ve yücelme yolunda nasıl kuvvetli adımlarla yürüdüğünü kâfi derecede en açık biçimde görmekteyiz.
Bu yolda yürürken ara sıra karşımıza büyük engeller çıkarıldığı, yenileşmeye ve inkılaba düşman bir muhit yaratabilmek için türlü maskeler altında müthiş bir ihtirasla çalışıldığını unutmayalım…”
Yine Köprülü hocamız, inkılap düşmanları her şeyi düşündüğünü ancak Türk milletinin asırlarca fedakârlıklar, tecrübeler mahsulü olan hissiselimi/sağduyusunu düşünmedikleri için zillet ve hüsranla karşılaştıklarının yakın şahididir.
“Türk milletinin felaket ve ıstırap günlerinde kendisine ümit ve reha/kurtuluş yollarını gösteren büyük münciden/kurtarıcıdan ayrılarak, meçhul ve bulanık ihtiraslar peşine takılacağını ümit etmek, olsa olsa delilik ve küstahlıktır. Maalesef memleketin içinde ve dışında bunu irtikâp/ kötülemeye çalışanlar oldu… O büyük kurtarıcıya karşı ki, memleketin en fedakâr ve azimli çocuklarını ümitsizlik içinde bunaltan zulmet/karanlık ve ümitsizlik anlarında bile, ilahi bir kurtuluş meşalesi gibi kudret ve saflığını bir an kaybetmemiş, yeis/umutsuzluk ile boşalan milyonlarca kalbi bir tek başına azim ve iman ile doldurmak mucizesini göstermiştir.”
Köprülü hocaya göre Türk gençliği, memleket işlerinde milleti için asrın en medeni milleti için en yüksek gayeyi kendisine vazife bilmelidir. Milletimizi Avrupa’nın en mesut ve müreffeh, en uygar milletleriyle aynı seviyeye çıkarmadan evvel, gayemize vardığımızı ve dinlenmeyi hak ettiğimizi iddia edemeyiz. Memleket işlerinde yapacağı herhangi bir konudaki mukayesede asla şaşırmadan, yılmadan azmini ve imanını kaybetmeden yoluna devam edecektir. Çünkü Türk gençliği Mondros ve Sevr, sonra Dumlupınar ve Lozan’ı görmüş, Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl doğduğuna şahit olmuştur.
Tüm bu olup bitenleri yakinen gören ve şahit olan Türk gençliğinin yılmadan donanımlı olarak daha faal ve daha azimli olmaya mecburudur.
Köprülü hoca yazısının son cümlelerinde Türk gençliğine olan güven ve itimadı tamdır.
“Büyük Gazi’nin mukaddes davası vediası/emaneti olan ‘Cumhuriyet’i bütün varlığıyla müdafaaya yemin etmiş olan Türk gençliği, omuzları üstündeki yükün ne kadar ağır, fakat ne kadar şerefli olduğunu artık layıkıyla idrak etmiştir.” Hayat. Cilt II. Kasım 1927.
Şu tecrübemi aktarırsam Türk gençliğinin Cumhuriyetimizi anlama ve anlamlandırma konusunda hangi durumda olduğu daha iyi anlaşılır: 180 kişilik Eğitim Fakültesi’nin değişik bölümlerindeki öğrencilere sınıflarımızda asılı olan ve her gün gördükleri “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini” okuyup tam olarak anlayıp anlamadıklarını, kaç kelimesini bilmediklerini sordum. Hiçbir öğrencim tam olarak hitabeyi anladığını söyleyemedi. En az altı en çok on beş kelimemin anlamını bilemediklerini söylediler. Hitabede bilmedikleri kelimeler çok olunca metin anlaşılmamış olur. Sanırım bir süs gibi duvarda asılı durmaktadır. Bu anlamda sağ, sol, cılı culu ideolojik saplantılarla ve içi boş sloganlarla cumhuriyetin değeri anlaşılamaz. Anlaşılmadı da zaten.
Cumhuriyetin değerini bilmek demek, insan olarak kendi insanlığının değerini bilmek demektir. Cumhuriyeti anlamak; reaya/sürü olmaktan çıkıp, fert olma bilincine ermek demektir.
Demokratik, laik, sosyal ve hukuk ilkeleriyle içi doldurulan cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlar, Cumhuriyeti bizlere bağışlayan başta Gazi Mustafa Kemal’e, Gazi sıfatını alan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Kahraman Türk ordusuna ve Yüce Türk milletine şükranlarımı arz ederim.
Not: Ordinaryüs Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü: 1933, 1939, 1943 yıllarında Kars, 1946’da İstanbul milletvekili olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili olarak seçilir. 1946’da Demokrat Parti kurucuları arasında yer alır. 1950-1955 yılları arasında Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Köprülü 1957 yılında kurucu olduğum Demokratik Parti’yi tanıyamıyorum diyerek ayrılır. Demokrat Parti’den ayrılan 19 muhalif milletvekilinin 1955 yılında kurduğu Hürriyet Partisi’ne katılır. 1965 yılında Ankara’da trafik kazası sonucu vefat eder.