Mesut GÜLREK

Tarih: 15.07.2025 17:14

15 Temmuz: Bir Terör Yapılanmasının Çöküşü ve Milletin Direniş İradesi

Facebook Twitter Linked-in

15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihinde benzeri olmayan bir ihanet girişimiyle karşı karşıya kaldı. Sözde "hizmet" görüntüsü altında yıllarca devletin kılcal damarlarına sızan ve kamu gücünü kendi ideolojik amaçları doğrultusunda şekillendirmek isteyen Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), o gece gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.

FETÖ’nün asıl hedefi, sadece hükümeti değil; anayasal düzeni, milli iradeyi, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik yapısını tamamen ortadan kaldırmaktı. 1970’li yıllardan itibaren eğitim, medya, yargı ve emniyet gibi alanlarda sinsice yapılanan bu örgüt, toplumun güvenini kazanma adı altında yüzlerce okul, dershane ve vakıf aracılığıyla bir nesli zihinsel ve ideolojik olarak şekillendirmeye çalıştı.

Devletin pek çok kurumunda yıllar boyunca "kripto" yöntemlerle kadrolaşan FETÖ, özellikle 2000'li yıllarda yargı ve emniyet içerisindeki yapılanmasıyla yargı darbesi niteliğinde birçok operasyon gerçekleştirmiş, 2010 KPSS ve benzeri sınavlardaki usulsüzlüklerle binlerce kişiyi sistem dışına itmiştir. Nihai planları, 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki militanları aracılığıyla kanlı bir darbe gerçekleştirmekti.

Ancak bu hain planın karşısında, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir toplumsal refleks ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine milyonlarca vatandaş, tankların, helikopterlerin ve keskin nişancıların karşısına sadece imanıyla, cesaretiyle ve bayrağıyla çıktı. Bu, sadece bir darbeye karşı direniş değil; bir milletin bağımsızlık onuruna sahip çıkışının ta kendisiydi.

15 Temmuz’un ardından FETÖ'nün gerçek yüzü daha net anlaşıldı. Bir dinî cemaat görünümü altında aslında bir istihbarat organizasyonu gibi çalışan bu yapı, dış bağlantılarıyla da Türkiye’nin bağımsızlığını tehdit eden bir aparat haline gelmişti. Özellikle ABD başta olmak üzere bazı Batı ülkelerinde örgütün hâlâ korunması ve himaye edilmesi, küresel düzeyde ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.

Bugün, 15 Temmuz’un 9. yılında, sadece şehitlerimizi anmakla kalmıyor; aynı zamanda bu yapının tekrar benzer formlarda türememesi adına toplumsal hafızayı canlı tutmanın da zorunluluğunu vurguluyoruz. Demokrasi, sadece sandıkla değil, bilinçle, tarih şuuru ile ve sivil iradeyi koruma kararlılığıyla ayakta kalır.

15 Temmuz, bu topraklarda yaşanan sıradan bir darbe girişimi değil; bir zihniyetin, bir yapılanmanın topyekûn çöküşüdür. Ve bu çöküş, milletin iradesi sayesinde gerçekleşmiştir. Bugün bize düşen görev, demokrasimizi ve devletimizin meşru kurumlarını aynı hassasiyetle korumak, aynı uyanıklıkla geleceğe yürümektir.

Şehitlerimize rahmet, gazilerimize minnetle…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —